Kafka’nın dediği gibi ‘’ eğer bir kitap sizi sarsmıyorsa, o kitap okumaya değmez’’ diye, işte bu kitap tamda öyle bir kitap ve beni derinden sarstı. Kafka bu kitabında iki konuyu ele alıyor. Birincisi; insanların arasındaki kavuşulmaz uçurum. Yani ne yaparsanız yapın bazı insanlarca hatta çoğu insanlarca ‘’anlaşılmayacağınız’’ gerçeği. Bunu şuradan görüyoruz. Uzun süre aç kalmış adam, bu özelliği ile ün salıyor. Bu bir deri bir kemik kalmış adam yemek yemeden çok uzun süreler aç kalıyor ve sirkte çalışıyor. İnsanlar gelip onun o bitap düşmüş halini izleyip ilgi ile takip ediyorlar ama açlık sanatçısı zarındaki trajedi şu; insanlar onun sadece şov yapmak için yemek yemediğini düşünüyorlar. Oysa açlık sanatçısı şov yapmak için değil, midesinin kaldıracağı bir yemek olmadığı için aç kalıyor. Fakat çoğunluk, çoğunluk olmayana inanmaz. Çünkü herkes kendi gibi düşünür. İnsanlar diyor ki benim bir çıkarım yoksa acı çekmem. O zaman o da çekmez, çekiyorsa kesin bir çıkarı vardır. Onlar da aynı mantıkla açlık sanatçısına da alkışlasnın diye aç kaldığını düşünüyorlar. Sirk çalışma görevlileri de onun sadece şov yapmak için aç kaldığını inanıyor ve hatta kendilerince ona iyilik olsun diye gizliden gizliye yemek bırakıyorlar bulunduğu kafesin içine... En çok da bu üzüyor açlık sanatçısını…
Açlık sanatçısı ne yaparsa yapsın o insanların düşünceleri değişmiyor.
Kitapta bahsedilen ikinci konu ise ‘’üstünlük’’ kavramıdır. Açlık sanatçısı, aç kalabildi diye insanlardan takdir görmeyi saçma buluyor. Şöyle diyor. Ben başka türlü yaşayamazdım midemin kaldıracağı yemek bulabilseydim sizden çok yerdim ama benim için böyle değil o yüzden çoğunluğun yediklerini yiyemiyorum. Onların ilgi duyduğu yemekleri görünce salyalarının aktığı zevklerin peşinde koşamam. Buradan çıkarabileceğimiz ders, genelde yapılan hata şudur. Çoğunluk birini çoğunluktan olmadığı için, aşağılık görüp kendini de üstün sayarak, azınlıkla çatışma içerisine giriyor ve azınlıkta birini azınlıktan olmadığı için aşağılık görüp kendini de üstüne sayarak çoğunlukla çatışma içerisine giriyor. İşte size tüm çatışmalarımızın temeli budur. Açlık sanatçısını dediğine dikkat edin. ''Beni övmemeniz gerekirdi çünkü ben başka türlü yaşayamazdım yapım böyle'' diyor yani benim farklılığım sadece farklılık anlamına gelir, üstünlük değil. Bu bağlamda üstünlük uydurma bir kavramdır. Sadece aynı düzlemde olursa iki şeyin üstünlüğünden bahsedebilirsiniz. Bana kalırsa çağımızın en büyük sorunu budur.
0 Yorumlar